>

Aradığın aslında nedir ki?

Thursday, July 24

Kocaman bir merhaba ile:)

Çok uzun süredir yazmıyorum. Sebepler muhtelif. Yazmayı çok özlüyorum aslında ama okuma tutkusu baskın çıkıyor. Okuma tutkusuna eşlik eden başka tutkular da var. Temel olarak resim, müzik ve inanamayabilirsiniz ama örgü... (Aşağıdaki kaplumbağa kardiş gibi mesela. Yapılışını http://www.cocuklacocuk.com/ da buldum)

Bir kaç ay önce yalvararak çağırdığım ilham sonunda geldi. Gelip de baş köşeye kuruldu. Kendisiyle çok tatlı muhabbetimiz var. Akşam eşim işleriyle ilgilenmek için çalışma odasına çekildiğinde biz de ilhamla çekiliyoruz kendi köşemize. Kendi köşemiz diye adlandırdığım mekan aslında bir yemek masası. 70 m2 lik bir evde kendine yer açma derdine düşmüş deli kişinin üzerine naylon örtü örtmesi sonucu atölyeye dönüştü. Masanın bu durumdan şikayetçi olup olmadığını bilmiyoruz. Çünkü ilhamla beraber tek derdimiz renkler ve şekiller. Işık, renk, şekil... Kendimizi bulmaya çalışıyoruz, tarzımızı arıyoruz. Realizmle ekspresyonizm arasında bir yerde duracağız sanırım, henüz yolun çok başında olduğumuzu bilerek. İlham en yakın dostum, onu çok seviyorum, iyi ki var, iyi ki beni bırakmıyor.

İlham gerçekten de en yakın dostum. İlhamla konuşuyoruz bütün gün. Çünkü eşim çok yoğun ve pek bir şey paylaşamıyoruz. Aynı evde farklı odalarda kendimizce bir yaşam sürüyoruz. Yalnızım diyemem lakin, içimde gerçek bir dünya var. Renkleri parlak, kokusu güçlü... Aşk dolu!

Ve kendi kendime kalmak benim için iyi oluyor. Eskileri eşeleyip duruyorum kimi zaman. Sandıktan çıkanları özenle koyuyorum kenara, sevip sevip... Bazen lise günlerimi özlüyorum. Fransızca bir şarkı fonda... Quelqu un m’a di que...Metropollerin hayatımızdan neler aşırdığını izliyorum. Hüzünle karışık mutluluk dediğim tuhaf bir his var, ilhamla paylaşıyorum onu. Bu tuhaf, kırık dökük ruh hali üretkenliği artırıyor genellikle. İki ucundaki değmek istemediğimiz bulaşıktan muzdarip bir değnek gibi. Son günlerde rüyalarımda hep 8-9 sene evvelini görüyorum. Uyanana kadar gerçekliği yanıbaşımda, uyandıktan sonrası acımtrak... Bu döngüden yakın zamanda çıkmayı istiyorum. Biraz daha kalırsam benim için iyi olmayacak. Çünkü alıp başımı gidesim geliyor ve kendimi zor zaptediyorum. İmbatın rezil körfez kokusuyla birleştiği şehre yerleşesim geliyor. Ve yalnız başıma kilit taşı döşeli pembe sokaklardan geçmek... geçmek... Balkonunda rengarenk çiçekler büyüttüğüm bir evde, küçük, sakin, yalnız... Yağmur da yağsa hiç fena olmaz. Çikolata rengi gölge attırdığım siyah saçlarım ıslanır. Hiç itirazım yok ıslanmaya... Yağmuru seviyorum ben.




Küçük bir kız iken –ki okul hayatım henüz başlamamıştı bile- ben rüya kahramanlarına aşık olurdum. Uyandıktan sonra günlerce yeniden rüyama girmesini beklediğim küçük prensler vardı. Çoğul takısından da anlaşıldığı üzere bir değil, iki değil, çok sayıda prens idi söz konusu olan. Bu prenslerin her birinin farklı farklı özellikleri vardı. Adeta bir bilgisayar oyunu kahramanı idiler. Aralarında en uzun süre hafızamı meşgul etmiş olanının adı “Mavi prens” idi. Bu mavi prensin gerçek ismini benden başka kimse bilmezdi. Ben de bilip bilmediğimden emin değildim lakin hissettiğimi sanıyordum kendimce. Kendisi baştan aşağı mavinin tonlarını giyer ve lacivert üçgen bir şapka takardı. Şapkası 1700lü yılların Fransız şapkalarına benzerdi. Prensin atı var mıydı, varsa ne renk idi..? Bu tip detayları ve ne yazık ki prensin yüzünü hiç hatırlamıyorum. Beyaz bir kapının prensin yüzüne kapatıldığı an, onunla ilgili gördüğüm son sahnedir. Bir daha da rüyama girmedi. Uzun lafın özü işte bu mavi prens, geçen gece rüyama girdi. Mavilerini çıkarmış, siyahlara bürünmüş. “Ne haber, görünmüyorsun bayadır” diye sitem ettim. Dalga geçtiğimi sandı sanırım, sustu. Mavi prens zaten hep susardı. Onu ben kendi zihnimde konuştururdum. İlham da en son bundan bahsediyordu. Sevinme ilhamcan henüz o kadar da delirmedim.

Neyse, ilhamla muhabbetimizin devam etmesi benim için çok önemli. Bunun yanı sıra devam eden bir iş hayatım var. Dile kolay tam 3 senelik bir dönem... Bu 3 senede o kadar farklı süreçler yaşadık ki sanırım 2-3 işyerinde elde edilebilecek yöntem tecrübesine sahip oldum. Bu nedenle çok seviniyorum. Yakın gelecekte işten ayrılmayı da düşünmüyorum, çok değiştim be blog. Gün içinde epey yoğunum ama akşam eve gidince zaman bana ait oluyor. Yatana kadar geçen süre hiç bitmesin istiyorum. Uykusu gelince kafası çalışmayan bir insan olduğum için de kendimden utanıyorum. Keşke uykuya hükmedebileceğim, onu yenip zafer mutluluğuyla hayata devam edebileceğim bir mekanizma bulsam.


Geçtiğimiz aylarda sevgili İstanbul lale ve erguvan büyüsüne bürünmüşken kırmızı başlıklı kız olup koşasım geliyordu. –kurt hikayesinden hariç düşünülmeli- Yolda gördüğüm lalelere, özellikle de ebruli lalelere sarılmak istiyordum. İlhamla o sıralarda epey didiştik. Kendisi ısrarla lale çizmemiz konusunda baskı yapıyordu, benim deli gönlüm ise eski bir telefonu boyamaya karar vermişti bile. Sonuçta laleleri lale özlemiyle ayılıp bayılacağım bir mevsimde ele almaya karar verdim. Lalelerin arasında gölgeli siyah saçlarını şapkayla toparlamış mavi elbiseli bir maceraperest...

Laleler geçti şimdi, hatta yaz ilerledi, doğum günüm oldu-bitti... Yüzmeye devam ettim, sonra bıraktım. Çok güzel müzikler keşfettim. Notre Dame de Paris müzikalinin harika parçalarını dinliyorum, bir yandan Muammer Ketencioğlu beni İzmir Hatırası ile İzmir’ime götürüyor. Yalo Yalo diyoruz beraber Kordon’da... Elveda Rumeli isimli sezon finali ile keşfetmiş olduğum dizinin muhteşem soundtrackini edindim, bazı akşamlar o büyülüyor beni. Siyah saçlarım kısaldı ve çikolata rengi gölgelerim oldu, çok şımarık gözüküyorum. Kendime bir sürü elbise aldım, pazardan çok güzel bir pantolon aldım aynı eteğe benziyor ve otantik. Rengarenk oldum yine! En çok mavi, sonra kızıl-sarı, siyah ve mutlaka beyaz. Bi de pembe... şekerinden :)

Son günlerde en çok dinlediğim şarkı: Ayşegül Aldinç “Beni Hatırla”. Girişindeki ud muhteşem. Hmm, ayrıca santur diye bir enstrümanla tanıştırdı beni çok sevdiğim birisi. Henüz canlı dinleyemedim ama neye benzediğini gördüm ve kayıttan dinledim. Hatta Listenbul diye biraz dağıtmış arkadaşlardan oluşan bir grup var, gruptaki santurî döktürüyor. Bu grubun bir solisti var Allah sizi inandırsın uçukladım. Adam gayet otantik bir tınıya gacır gucur bi daldı. Hiç beklemediğim bir anda zıpladım falan. Vay vay vay... Onu da googleda bulmuştum. Of o kadar çok şey var ki yazacak ve ben hayata bu aralar o kadar tutunmuş ve mutluyum ki.... Anlatamam!

Ceviz ağacının kıyısında, dut ağacının karşısında çiçeklerin içinde mutlu olan sevgili balkonumda akşam yemeğini yerken müzik dinlemekten, artık şekersiz içtiğim çayımı hava karardıktan sonra tek başıma hüpletmekten ve keşfettiğim Cdler eşliğinde resim yapmaktan... işte bu halden başka hale geçmek istemiyorum. Gerçekten uçuyorum ve bulutların üstündeki bu yerimden çok memnunum.

8 Comments:

bu müzikleri sağ framede görmek isteriz. :)

July 24, 2008 7:36 PM

 

Kucagimda Niluferi zaptetmeye calisirken bir cirpida okudum yazdiklarini...birazdan seninle balkonda cay icmeyi planliyorum, seni gorecegim, kakkidi kikkidi muhabbet edecegiz, ayni seylerden yakinip, ayni tip insanlari kinayip, ayni haberlere sevinecegiz...o zaman niye buraya yaziyorum, manyak miyim?
dondugune sevindim, uzun zaman oldu be...

July 24, 2008 7:44 PM

 

kaplumbağa çok sevimli olmuş...beğenip uygulamanız bizi sevindirdi...ellerinize sağlık...sevgiler bizden

July 25, 2008 11:15 PM

 

Beyhan: ekledim müziklerden bazılarını

Yasemincan: çay için teşekkürler bıdım

çocukla çocuk: ben teşekkür ederim bana ilham verdiğiniz için

July 27, 2008 6:34 PM

 

Sabah sabah en doyurucu yaziyi okudum. Ayni ben diyesim geldi. Ilham da digerleri de :)). Sadece arka fondaki Fransizca muzikler kalsin...

Listenbul u su an sayende dinliyorum, ne bu?!! Cok farkli ve daha da dinleyesi geliyor insanin. Ne tarz denebilir ki buna?
Cok kocamaaaaan tesekkurler sana :)

August 07, 2008 12:23 PM

 

Bir de: Ikinci kaplumbagaya bayildim :) Boyle seyleri burada magazalarda satiyorlar biliyor musun?

August 07, 2008 1:19 PM

 

bende çok memnun oldum senin böyle cıvıl cıvıl, parıl parıl, gümbür gümbür yazını okuduğuma:))

hoşgeldin be güzelim.. ne iyi etmişsin, buradan bizden ayrı olduğun sürede kendine ne harika uğraşlar bulmuş, ne güzel müzikler keşfetmişsin.. ne iyi olmuşsun sen bakiim öyle kuzum:)))

August 26, 2008 11:37 AM

 

ben bu yazıyı net dolaşırken gördüm çok mutlu oldum ben listenbul grup üyesi müslüm döner(percussions)
saygılarımla
Listenbul
http://www.myspace.com/listenbul
http://www.herkesdinlesin.com/listenbul
http://www.noisehead.com/mypage/listenbul
http://www.youtube.com/listenbul
http://www.youtube.com/15234alfa
http://listenbul.blogspot.com

January 06, 2009 5:49 PM

 

Post a Comment

<< Home

 
z_post_title="<$BlogItemTKocaman bir merhaba ile:)t> d="stats_script" type="text/javascript" src="http://metrics.performancing.com/bl.js">