>

Aradığın aslında nedir ki?

Wednesday, November 28

Siyah liman

Bir müddet evvel yazdığım bir yazıyı buldum. Hazır internete girmişken eklemek istedim.

Her gece rüyanda eski sevgiliyi bir kez daha terk etmek ne demektir bilir misin? Üstelik yine aynı şekilde cevapsızsın, yine sorular sormuşsun, bir şey söylememiştir. Niye sustuğunu söylememiştir. Yalnız, bu sefer ağzından sihirli kelime dökülebilmiştir. “Gitme, seni çok sevdim, hala seviyorum”. Ne var ki bu sözlerin rüyası bile gecikmiştir. Öyle bir geç kalınmışlıktır ki bu, zehrinin kangren ettiği kalp bile iyileşmiştir. Birinci tekil şahsın bu oyundaki replikleri bitmiştir. Son bir mimik kalmıştır yapılacak ve sonra perde kapanacak. Acı bir gülümseme ile sağ yanakta çukurlanan bir gamze. İnan ki bu karar öyle bir çırpıda verilmemiştir.
*******
Daha fazla orada kalamazdım.

Demli çaydan aldığım son yudum damağımda biriken iğrenç sigara tadını bastıramazken, ve dumanların arasında kalmış, dumanların sigaradan mı yoksa kendi zihnimden mi... nereden yayıldığını bilemez bir halde düşünürken verdiğim karar buydu. Kendi kendimle devam eden mücadele olarak adlandırırsam bütün oyunu, kısaca: kaybetmiştim. Daha fazla orada kalmak artık saçmadan da öte idi, imkansızdı.

İlklerin günü... İlk ve son kez sigara içtiğim gündü o gün, ve gemilerimi yakmaya karar verdiğim gündü. Gemiler kulağıma yanaştırmışlar ağızlarını, yalvarıyorlardı. Yanmanın ne kadar acı verici olduğunu, sanki bilmiyormuşum gibi, bana anlatmaya çalışıyorlardı. Kan dondurucu hıçkırıkları kulağımdan silinemeyecek olsa da onları dinlemeyecektim artık.

Gemiler, beni o limana mecbur eden gemiler... O dalgalı sularda demirli durdukları müddetçe ben, o büyülü-siyah mermer limandan, o kızıl yapraklı siyah ağacın altından asla ayrılamayacaktım. Siyah liman beni bırakmıyordu, kapıları kapalı idi, çıkamıyordum.

Bu limana tesadüfen düşmüştü yolum. Okyanusta fırtınalarla boğuşup yorgun düştüğüm günlerin sonunda dalgalara teslim olup ulaşmıştım hiç bilmediğim kıyılara. Sakinliği ve siyah mermerlerin büyüleyiciliği karşısında hayranlıkla dolmuş, o efsunlu güzelliğe adeta vurulmuştum. Sert ve soğuk bir güzellikle dolmuştu kalbim. Düşünmeden demir atıvermiştim. Turuncu yapraklı bir ağacın altına döşeğimi serip yerleşmiştim. Ah bir bileydim orada mevsimin her zaman sonbahar olduğunu.

Liman pek sevinmişti gelişime, döşeğimi serip yerleşmeme... Ağacın dallarının üzerime kapandığını hiç fark etmedim. Yağmurlar başladı, yağdı yağdı. Neden yağdıklarını anlamadım hiç. Nedensizce kök saldım mermere. Mermerin damarları ile benim köklerim kaynaştı. Sıcak-soğuk garip bir denge oluşmuştu. Isımı soğuran bir buzdu adeta. Zarar görmeye başladığımda köklerimi çekmek istedim, bırakmadı liman. Bir de baktım ki kökler gemilermiş aslında. Ah, gemileri yakmak kolay değilmiş işte. Gemiler benim köklerimse, kendimi yakıyorum demektir.

Kibriti çaktım, ağladı gemiler, ben hissiz... Attım kibriti içime, köklerin başladığı yere. Sağ gözümden ince bir damla sızdı. Gözler kan çanağı... O liman, o siyah mermerli liman...

Gemilerimi yaktım diye küsen liman... Köklerimden arta kalan külleri topladı, kendi turuncu yapraklı siyah ağacının küllerine kattı. Yüzümebakmadanuzaklaştıliman.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home

 
z_post_title="<$BlogItemTSiyah limant> d="stats_script" type="text/javascript" src="http://metrics.performancing.com/bl.js">