>

Aradığın aslında nedir ki?

Thursday, November 15

Nerelerdeyim?

İlhamımı bekleye bekleye şair oldum a dostlar:)

İlhamla aramızdaki münasebet platonik bir aşka dönüştü, aşık kim sizce?
Damlamayan musluğun huysuzluğunu kasım ayına bağlayadurayım, akan burnumu da havayla ilişkilendireyim... Bigane cümleler dizeyim... İlk adımı atmadıkça, ben ilhamı çağırmadıkça gelmeyecek biliyorum. İlk adımı atmazsam, onu nasıl da özlediğimi söylemezsem gelmeyecek. Nazlandıkça nazlanacak... Sonunda aşık usanacak...

İşyerimde başımı kaşıyacak zamanım olmuyor bu günlerde. Günde 3-4 kupa içtiğim çayım 2 kupaya indiyse şayet, ve mutfaktan sorumlu arkadaş bana “Nerelerdesin” diye soruyorsa, yerimde mıhlanmış onun bunun dertleriyle uğraşıyorumdur. Zaten bloglara yorum yazamamaktan kederliyim... Bir de bu stres eklenince günler pek yavan oldu. Bu akşam mesaiye kalacağım mesela. İlham beni ne yapsın?

Yukarıdaki satırları yazmamın üzerinden tam 3 gün geçti. Bu 3 gün içinde ben sürekli mesaiye kaldım ve geceleri rüyalarımda analizlerle - tablolarla uğraştım. Kapı-duvar konusunda haklısın morum koyunum. Ben de aynada kendime aynı şeyleri diyorum. Nabersin, nerelerdesin k.i.s.d. Gülümsemiyorsun...

Sevgili Minik Meleğin Anneciği Kuaybe arkadaşım beni bir oyuna davet etmiş. Kuaybe de olmasa unutulup gideceğim zaten blog köşelerinde... (Emrah edebiyatına giriş 101)

1.Ben küçükken, radyonun içinde minik minik adamların yaşadığını ve bu adamların radyodan gelen sesleri çıkardığını sanırdım.. Gülmeyin ya, çok küçüktüm, en fazla 3 yaşındayımdır yani. Sonra teyzem anlatmıştı bana radyonun nasıl çalıştığını.

2.Aslında ben, çoğu zaman duygusal davranmakla birlikte hayati kararlarının tümünü tam anlamıyla mantığı doğrultusunda almış bir insanım.

3.İlk kopyamı ne zaman çektiğimi hatırlıyorum. 6. sınıftaydım ve fen öğretmenimizi hiç sevmiyordum. Öğretme tarzını beğenmiyordum. Ders ingilizceydi ve ezberleyemediğim (evet ezber soruyordu) konular için kopya hazırlamış, çekmiştim. Pişmanım... Zaten hayatım boyunca kopya çektiğim sayılı gün vardır, o gün de bunlardan biriydi.

4.En saçma huyum, sabredip sabredip birden sinirlenmektir. Tahammül eşiğim çok yüksek olmakla birlikte eşik aşıldığı anda çıldırıyorum. Dizginleri zaptedilemez bir şekilde sinirleniyorum. Ve bu durumdan hiç hoşlanmıyorum.

5.Cep telefonum eşimin, annemin ve kızkardeşimin mesajları ile dolu. Eşimin yolladığı mesajları silemiyorum, annemin yolladıklarını anlamlarına göre koruyorum, kızkardeşimin de pozitif içerikli mesajlarını saklıyorum.

6.Aşk bence sonradan okunduğunda komik gelen mektuplar ve şiirler yazdıran, insanın içinde portakal büyüklüğünde kelebeklerin uçmasına neden olan, turuncu-turkuaz karışımı bir duygudur. Bir Mayıs akşamı kalkan bir otobüsün arkasında bıraktığı, unuttuğu ve almak için geri dönmeye tenezzül bile etmediği bir bavuldur. Otobüsün vardığı şehirde iri-yeşil gözlü bir merhabadır.

7.En sevdiğim bloglar yaz yaz bitmez. Linklerimi güncellemeyeli uzun zaman oldu. Bir ara evden internete uzun uzun girebilir de blogger hesabımı açabilirsem güncelleyeceğim. İşte o zaman tüm sevdiğim bloglar linkerimde olacak.

Ben de Eda Suner'i sobeliyorummmm.

Labels: , , ,

5 Comments:

aaaaa bak simdi sen soyleyince hatirladim, ben de radyonun icinde kucuk adamlar oldugunu sanirdiiimm...
herhalde 3-4 yasindaydim. :-)
Ah bana ne hatirlattin bak!

November 16, 2007 3:54 AM

 

This comment has been removed by a blog administrator.

November 16, 2007 5:00 PM

 

Sağol cicikim.. Sen "Emrah"laşma ben seni hep sobelerim :))

November 17, 2007 12:32 PM

 

Turuncu turkuaz tarifini cok sevdigim belli oluyor mu?;)

November 24, 2007 1:43 AM

 

This comment has been removed by a blog administrator.

November 25, 2007 3:55 PM

 

Post a Comment

<< Home

 
z_post_title="<$BlogItemTNerelerdeyim?t> d="stats_script" type="text/javascript" src="http://metrics.performancing.com/bl.js">