>

Aradığın aslında nedir ki?

Friday, March 10

Şark vilayetlerinde tababet üzerine

Sabah sabah günlük gazeteleri gözden geçirirken göze bir haber takıldı, okundu ve tarafımca üzerinde düşünüldü. Söylenmesi gereken bazı şeyler olduğu kanısına varıldı ve kendi köşe yazılarımın bulunduğu günlük açıldı.

Önce isterseniz habere bir göz atın.

Bunca zamandır sesimi çıkarmadım sustum bu ve benzeri konularda. Aslında burada iki mevzu var, birincisi hekim ithali, ikincisi de doğuya gitmeme mevzuu.

Hemen hemen tüm aile fertleri hekim olan bir vatandaş olarak kendi çevremdeki hekimlerin yaşantısını uzun yıllar boyunca analiz ettim. Bu kadar örnek model varken etrafımda benim de mühendis olmam kaçınılmaz idi zaten. Yorulmuş, yıpranmış, asla emeğinin karşılığını tam olarak alamamış ama hep vefayla çalışmış insanlar. Demek ki ben bencilmişim biraz ki onların gösterdiği bu yüce gönüllülüğü gösteremedim.

Başlayalım. Mesai saati belli olmayan bir babacık, her an çağrılmaya hazır ve nazır. Tıp fakültesini dereceyle bitirmiş. İlk ihtisasını askeri darbeye kurban vermiş, ikinci ihtisasını yapmış ardından. Sonra kura çekmiş, Diyarbakır. Terör zamanına çeyrek kala, sene 1987. Aklından durmayı bile geçirmemiş, gitmiş koşa koşa. İki küçük bebeği ve kendisi gibi hekim olan eşiyle, şark'a.

Kızı ilkokula Diyarbakır'da başlamış. 70 kişilik bir sınıfta. Sıralarda bazen 4 kişi otururlarmış. Çocuk okuldan defalarca hastalık kapmış ama hekim, ülkesine ve içinde bulunduğu şartlara bir kez olsun "öf" dememiş. Çocuğunu da tedavi etmiş, tedavi ettiği diğer yüzlerce masum gibi... Zaman zaman okulun eğitim seviyesinden memnun kalmayıp çocuğunu desteklemiş eşiyle, kitaplar almış, kendi de eğitmiş çocuğunu.

Ev sahibi onu hekim olduğu için kazıklarken de "öf" dememiş, aldığı maaşa 3 yıl üst üste hiç zam yapılmadığı halde.

Delinin teki çalıştığı hastaneyi yakmaya çalıştığında uykusundan fırlayıp düşünmeksizin koşmuş, onun özveriyle kurmaya çalıştığı bu hastaneye devlet ödenek bile yollamıyormuş oysa ki...

Gün gelmiş, görev süresi dolmuş. Hastanenin bekası için 1 sene daha orada çalışmış hekim, kurmaya çalıştığı sistemin yerleştiğine emin olma için. Yerine yeni biri gelecekmiş zaten, ve sonra memleketine istemiş tayinini. Oysa ki İstanbul'a dönme hakkı varmış .Dönüp zengin olma hakkı... O, ideallerindeki gibi memleketinde doktorluk yapmayı seçmiş. Kararını zaten yıllar önce verdiği için memleketine dönmüş.

Diyarbakır'dakiler onu asla unutmamışlar, yolları Adana'ya düştüğünde mutlaka ziyaret edip getirdikleri pestillerle, kuru üzümlerle teşekkürlerini sunmaya çalışmışlar.

Bunlar bu ülkede yaşandı, bu hekim benim babam. Ve onun onlarca arkadaşı İstanbul'da okuyup da dağıldılar dört bir yana. Sarıkamış, Van, Erzurum... Farkları neydi? Sanırım vicdan. Çok zengin olmadılar asla, istemediler bunu. Onların tek isteği bu ülkeye hizmet edebilmekti. Bence bunu hakkıyla yerine getirdiler. Bu dünyayı bırakıp gittiklerinde yetişmiş insanlar, vefa nedir bilen evlatlar, para almadan tedavi ettikleri yoksul insanlar, onlara müteşekkir yüzlerce-binlerce kişi bırakacaklar artlarında.

Şimdi, bu kadar nitelikli hekimler terör zamanında şarka gitmiş. Ellerinden geleni yapmış. Benim çocuğum İstanbul'da okusun diyebilirdi, dememiş. Bir şey fark etmiş mi, hayır. Çocukları şu anda Türkiye'nin en iyi okullarını bitirdi veya okuyor. İnsanlar bazen mantıklarını işlerine gelmeyen durumları işlerine gelir hale getirip bunu diğer insanlara da yutturabilmek için kullanır. Mesela:Ben doğuya gitmek istemiyorum, çünkü çocuklarımın iyi bir eğitim almasını istiyorum derler. Bu tez çürüdü, hadi bakalım. Ya da kitap yok kendimi geliştiremiyorum derler, kitap çok, internet her yerde. İnsanoğlu öğrenmek istedikçe öğrenir. Yoksa isterse kütüphanede yatsın kalksın bir şey fark etmez. Şimdiki hekimler fedakarlık yapmak istemiyor. Tek sorun bu. Devlet de onları özendireceğine Bulgaristan'ın, Romanya'nın hekimlerinden medet umuyor. Hayret! Benim dilimi bilmeyen, benim coğrafyamda yaşamayan insan benim halkımın hastalığına nasıl şifa olabilir. Kaldı ki, zaten dış mihraklarca yeterince gaza getirilmiş olan şark ahalisine bir de dışarıdan doktor mu getireceğiz. devlet şartları iyileştirmeli. Şark sanıldığı kadar ucuz değildir. Babamın maaşının yarısından fazlasını kiraya verdiğini bilirim ben. Biraz çok maaş versin doğuda çalışan hekimine. Bak bakalım gidiyorlar mı, gitmiyorlar mı? Yazık, çok yazık.

0 Comments:

Post a Comment

<< Home

 
z_post_title="<$BlogItemTŞark vilayetlerinde tababet üzerinet> d="stats_script" type="text/javascript" src="http://metrics.performancing.com/bl.js">