>

Aradığın aslında nedir ki?

Wednesday, August 8

Gezi - 4. bölüm (Kaz Dağı safari)

O sabah erken uyanmak için pek bi nedenimiz yoktu,biz de biraz daha uyuyup 8de kalktık. Önce pansiyonda kahvaltımızı yaptık, sonra Altınoluk'tan kameraya mini DV aldık, sonra da Avcılar köyünün girişindeki Jeep Safari araçlarına ulaştık.

Rehberimiz Necati amca 57 yaşında ve yörenin yerlisi. Bize güzel birer çay ısmarladı ve belki bir kaç kişi daha dahil olur bize diye beklemeye başladık. Bekledik çünkü Jeep ile dağı turlamak 180 YTL. Eğer grup kalabalıksa - mesela 7 kişi ise kişi başı daha uygun oluyor haliyle. Beklerken geziyi 2 kişi yapmanın daha zevkli olacağını düşündük. Böylece durmak istediğimiz her yerde durabilir ve her yerde istediğimiz kadar kalabilirdik. Ve daha fazla beklemeden hadi dedik, Necati abi, götür bizi dağlara.

Jeep Safari, Kaz Dağı Milli parkının Altınoluk tarafında kalan bölümünü gezmek için ideal. Kaz Dağı milli parkının 2 ana girişi var, birisi Altınoluk'a bağlı Avcılar Köyünü geçtikten sonra oldukça tepede, diğer giriş ise Güre civarında, Mehmetalan köyünü geçtikten sonra sizi bekliyor.
Mehmetalan köyü tarafındaki girişten kendi aracınızla girip gezmeniz mümkün, çünkü yol asfalt ve düzgün. Bu girişten girerken maksimum 2 araç başına bir rehber almak zorundasınız çünkü dağda rehbersiz gezmek yasak. Rehber almak çok da faydalı çünkü rehberler yerel halktan ve dağları çok iyi biliyorlar. Çok güzel anlatıları var. Rehber ücreti 40 YTL, milli parka giriş de araç başına 20 YTL. Yaya girip yürüyüş yapmak isterseniz kişi başı 4 YTL vermeniz gerekiyor.


Diğer giriş ise, yani bizim Jeep Safari münasebetiyle kullandığımız giriş, işte buradan özel aracınız arazi aracı değil ise girmek pek akıl karı değil. Çünkü çok bozuk, toprak ve de çoğu zaman taşlı-kayalı takır tukur ötesi bir yol burası. Üstelik dar ve keskin virajlı, dolambaçlı hem de. Tabela da pek olmadığından, rehbersiz kaybolmaya uygun. Necati amca, bu yolun zamanında ormandan yaşlı ağaçları kesen ve tomruk olarak taşıyan araç-kamyonlar için yapıldığını ve hatta kendisinin de bu yol yapım faaliyetine iştirak ettiğini anlatıyor. Yoksa diyor, kim gelecek de bu dağlara yol yapacak. Gerçekten de dağlar.... 1700 metreye kadar çıkacağız bugün.

Yola koyuluyoruz. Avcılar köyünü de geride bıraktıktan sonra bozuk yol başlıyor. Eşimle ben jipin arkasındayız, hoplaya zıplaya tırmanışa geçiyoruz aracın terkisinde:) Necati amca çok iyi araç kullanıyor, zaten ilerleyen saatlerde kendisinin uzun yıllar boyunca kamyonculuk yaptığını öğreniyoruz.


Burası da Milli Park'ın girişi. Girişi hemen arkasındaki yer, daha doğrusu üstteki fotoğrafı çeken kişinin (ben) durduğu yer muhteşem bir manzaraya sahip. Yüksek bir uçurumdan Altınoluk, körfez ve ormanlar kuşbakışı görülüyor. Havada misss gibi bir çam kokusu var, içimize çeke çeke unutulmaz kokular deposuna hapsetmeye çalışıyoruz bu kokuyu. Parkın sınırlarına girdikte sonra 17 kmlik bir tırmanış bizi bekliyor. İki yanda kızılçam - yavaş yavaş akçama dönen ormanlar... ilk defa gördüğümüz değişik sarmaşıklar var. Hava çok temiz, ciğerlerimiz şenlik havasına bürünüyor. Çam kokusu ile sarhoş olabilirim, o kadar güzel ki. Adeta tenimin gitgide berraklaştığını, oksijenle temizlendiğini hissediyorum. Serin bir rüzgar ağaçların arasından çıkıp çıkıp saçlarımı uçuşturuyor. Üşüyüp sweat-shirtlerimizi giyiyoruz. Tırmanırken Necati amca, Bergüzar Korel'e jip kullanmayı kendisinin öğrettiğini söylüyor. Rahmetli Tanju Korel ile burada dizi çekiyorlardı, Zeytin Dalı... diyor. Bergüzar'a ben öğrettim araba kullanmayı...

1300 metre civarında yangın gözetleme kulübesi var. Bu keçi, çocuğu ve eşiyle birlikte kulübenin ahırında yaşıyor. Keçi ailesinin bütün üyeleri karbeyazı. Lekesiz bir beyazlık... Sanki İda'nın mitolojik hayvanları gibiler... Kulübenin çatısına çıktığımızda, hem yoğun oksijenden hem de manzaranın bükemmelliğinden gözlerimiz yaşarıyor. Burada yaşayanlar ne kadar şanslı...

Sevinçten mi delilikten mi, ben de böyle zıplıyorum işte:)

Yola devam, bir sonraki durak Padişah Pınarı mevkii. Burada bol zeytinyağlı soğan-domates salatası eşliğinde çok güzel alabalıklar yiyoruz. Alabalıklar gözümüzün önünde tutuldu, tazeliğinden o kadar eminiz yani. Bu mevkide hava gerçekten serin, keşke diyorum polar mont alsaymışım yanıma. Sonra sırt çantasındaki hırkayı hatırlatıyor eşim, hemen çıkarıp giyiyorum. Dizlerimin titremesine nasıl mani olacağım peki:)


Karnımızı doyurup,güzel çaylar içtikten sonra padişah pınarını geride bırakarak Dereçatı meviine doğru yol alıyoruz. Dereçatı, yaklaşık 50 metrelik bir rampayı yürüyerek inmeniz gereken bir yerde. Buraya inerken mutlaka mayonuzu ve havlunuzu alın çünkü içilebilir su niteliğinde suya sahip gölcükler var. Su soğuk olmasına soğuk tabii. Necati abi, her sene Antalya Akdeniz Ünv.de görevli hekimlerin buraya geldiklerini, yüzdüklerini ve bu aktiviteyi "anjiyo oluyoruz burada" sözleriyle ifade ettiklerini söylüyor. Kuş sesleri, şelaleden dökülen suyun çağıltısı, mis gibi kokular eşliğinde kayalardan inip ana gölete yanaşıyoruz. İlk önce ayakkabıları çıkarıp kalite kontrol yapıyoruz, suya değil ayaklara:) Acaba dayanabilirler mi diye. Bu su, 2 gün önce "Burada yüzemem" dediğim pınardan daha ılık. Yani yine soğuk ama daha az soğuk. Soyunmak için kabin de mevcut. Mayolarımızı giyip yavaş yavaş suya giriyoruz. Hafif hafif üşüyerek bu iş olmaz diyip, en sonunda balıklama dalıyoruz. Başım dışında sudayım, başımı sokamıyorum ilginç bir şekilde üşüyorum çünkü başımı daldırdığımda. Su o kadar temiz ki içini net olarak görebiliyorsunuz. Balıklar geçiyor ayaklarımızın altından. Yarım saat kadar ıslandıktan sonra çıkıp fotoğraf çekiyoruz. Mekan çok güzel, insan saatlerce kalıp hiç bıkmaz buradan.

Buradan sıkılmak mümkün değil, ancak akşam olmasına az bir süre kaldı. O nedenle ister istemez aracımıza dönüyoruz. Bir sonraki durağımız Şahinderesi Kanyonu. Şahinderesi Kanyonu Kaz Dağının bol oksijenli havasını Altınoluk'a taşıyan bir baca adeta. Sahilden içeriye doğru uzunluğu 17 km, derinliği 600 m. olan bu kanyonun en geniş yeri de 2 km açıklığında. Kanyonu yukarıdan inmek oldukça tehlikeliymiş, rehberimiz geçtiğimiz sene bir kaç ölümün yaşandığını söylüyor. Kayalara oturup kanyonun azametini, oksijeni, kuşları ve dinginliği seyre dalıyoruz.



Ve tekrar başlangıç noktamıza yöneliyoruz, yolda Ağlayan Çam'ı da görüyoruz. Ağlayan Çam sürekli dibi nemli olmasından halk arasında bu isimle anılır olmuş. Necati amca, "Bir su kaynağının üstündedir, kim bilir?" diyor.

Akşam 7de ilk başladığımız noktadayız tekrar. Aynı noktadayız ama aynı bedenlere sahip değiliz artık. Hücrelerimizdeki bütün kirleri yukarda dağda, göletlerde bırakıp yepyeni birer bedenle dönüyoruz kente.

Ve acıkmışız, akşam yemeğini ne yapsak diye düşünürken Yeşilyurt (Çetmi) Köyü geliyor aklımıza, hadi gidip keşif yapalım.

Yeşilyurt köyü harika bir yer, eski Rum evleri var, taştan. Mübadele sırasında boşaltılan evlere daha sonra Türkmenler yerleşmiş. Zamanla yıkık dökük olan diğer binalar da İstanbul'dan kaçan işletmeciler tarafından restore edilerek butik otel veya restoran haline getirilmiş. Fotoğraf çekerek ilerlerken Yazgara isimli bir restorana rastlıyoruz. Menüsü dışarda, gözlemeler, zeytinyağlılar, dağ otları, mantı yazıyor. Hadi burada yemek yiyelim.



Mantı sipariş veriyor ve oturduğumuz terası inceliyoruz. Bir yanda baharatlardan yapılmış özgün kolye ve küpeler var. Duvarlarda suluboye resimler... Bir şömine var, bakır bir tepsi... iki adet koltuk. Hem sade, hem de masalsı. Hayallerimdeki terası hayata geçirmişler diyorum eşime. İşte burası, benim hayallerimdeki küçük ve huzurlu teras. Yalnız, duvarların rengini sevmiyorum kahverengi duvarlar. Bir restoran için mantıklı çünkü hızı tetikler kahverengi. Ama benim terasım beyaz olmalı, kırık bir beyaz...

Mantı geldi, sunumu o kadar şık ki. Sonra da çaylar... Çift olduğumuz için ikimizin çayını aynı tabağa koymuşlar:) Taze çiçeklerle süslüydü gelen her tabak.

Fiyatlar da çok makuldü. Mutlaka uğrayın derim.

Gezi yazıları devam edecek.

Labels: , , ,

2 Comments:

kendiizinisurendeli.blogspot.com is very informative. The article is very professionally written. I enjoy reading kendiizinisurendeli.blogspot.com every day.
vancouver payday loan
canadian payday loans

November 24, 2009 6:19 AM

 

buy ativan ativan side effects elderly - ativan withdrawal high blood pressure

March 16, 2013 12:56 PM

 

Post a Comment

<< Home

 
z_post_title="<$BlogItemTGezi - 4. bölüm (Kaz Dağı safari)t> d="stats_script" type="text/javascript" src="http://metrics.performancing.com/bl.js">